Merkel anılarını kaleme aldı: Türkiye’yi göçmen mutabakatına nasıl ikna etti? Erdoğan ile ilgili ne dedi?
Almanya’nın eski başbakanı Angela Merkel anılarını kaleme aldığı kitabında Türkiye ile ilişkiler ve mülteci mutabakatının perde ardına da değindi. Merkel “Özgürlük” isimli anı kitabında, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında 2016 yılında varılan mülteci mutabakatından ve devrin başbakanı Ahmet Davutoğlu’ndan övgüyle söz etti. Savaştan kaçan yüzbinlerce Suriyeliyi 2015 yılında Almanya’ya kabul eden ve bu nedenle iç siyasette ağır tenkitlere maruz kalan Merkel, insani münasebetlerle aldığı bu kararın arkasında olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için “otokratik eğilimli siyasetçi” benzetmesi yapan Merkel, Erdoğan’ın kendisine yönelik tavrının duruma göre değiştiğini ifade etti. Merkel, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD’ye füze kalkanı sistemini, Polonya yerine Türkiye’ye konuşlandırmasını teklif ettiğini açıkladı. Merkel kitapta, köpeklerden korktuğunu, bunu bilen Putin’in bir görüşmeye köpekle gelerek kendisine kameralar önünde zor onlar yaşatmaya çalıştığını da aktardı. Hristiyan Demokrat Parti’li (CDU) siyasetçi, iktidara 18 Eylül 2005’de yapılan seçimlerle gelmişti. Merkel, 16 yılın akabinde 2021 yılında idareden ayrıldı.
‘Suriyelilere Türkiye içinde gelecek perspektifi sağlanması gerekiyordu’
Türkiye’nin Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılından itibaren milyonlarca Suriyeli sığınmacı kabul ettiğini, lakin Avrupa ülkelerinin uzun bir süre Türkiye’nin uğraşlarını takdir etmediğini anlatan Merkel, bu durumu değiştirmek için harekete geçtiğini söyledi. Avrupa’ya göç dalgasını azaltmak için, Türkiye’deki Suriyelilerin durumunu düzgünleştirmeye, bu yolla sığınmacıların Avrupa’ya gitme sebeplerini ortadan kaldırmaya dikkat kesildiklarını anlatan Merkel, şunları kaydetti: “AB olarak Türkiye’de yerelde sığınmacılar için projelere mali destek verilmesiyle, sığınmacılar için sağlık hizmetlerinin güzelleştirilmesini sağlayarak, Türkiye’yi onlara çalışma müsaadesi vermeye, eğitim fırsatları sunmaya ikna edip, böylece onlara Türkiye içerisinde gelecek perspektifinin sağlanması gerekiyordu.” Merkel’ın kitabında Davutoğlu’ndan övgü dolu tabirlerle söz etmesi dikkat çekti. Angela Merkel, Davutoğlu için “2014’ten beri misyondaydı, daha önce Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştı, dünya vatandaşı, bilgili ve tarihi birikimi olan, eksiksiz İngilizce ve biraz Almanca konuşan bir siyasetçiydi” tabirlerini kullandı. Merkel, Cumhurbaşkanı Erdoğan için ise “otokratik eğilimli siyasetçi” benzetmesi yaptı, Erdoğan’ın kendisine yönelik tavrının da duruma göre değiştiğini söyledi.
Angela Merkel ve Ahmet Davutoğlu, 2016 yılında Berlin’de bir araya geldi.
Merkel, Erdoğan’a ilişkin müşahedelerini şu sözlerle aktardı: “Aramızda görüş birliği olduğunda, çok kibar davranır ‘değerli dostum’ kaygısı. “Fikir ayrılığımız olduğunda ise her argüman, bitmek bilmeyen konuşmalar esnasında, aleyhte konuşmak için kullanılırdı. İşte o zaman, sorunlar epey zaman alır, süreç uzardı. “Bu ortada benim müşahedem, bunun otokratik eğilimleri olan siyasetçilerin tipik bir özelliği olduğudur. İhtiyaç olduğunda onlar için zaman sonu olmuyor.”
‘Altın taht’ tenkitlerine ne karşılık verdi?
Merkel, göçmen muahedesi sürecinde muhalefet partileri ve medya tarafından Erdoğan’ın siyasi baskılarına boyun eğmekle suçlanmıştı. Bu tenkitlerin merkezinde Merkel’in göç konusundaki işbirliği için Türkiye’deki insan hakları ihlallerine sessiz kaldığı iddiaları vardı. Merkel kitabında bu tenkitleri reddetti. AB ile Türkiye arasında işbirliği sayesinde sistemsiz göçün denetim altına alındığını, bu şekilde Ege Denizi’nde çok sayıda vefatın önüne geçildiğini vurguladı. Merkel, kitabında büyük tartışmalara yol açan 18 Ekim 2015’teki İstanbul ziyaretine de detaylı bir şekilde yer verdi. Erdoğan ile yan yana oturduğu “iki altın taht” nedeniyle eleştirildiğini hatırlatan Merkel, “O esnada yalnızca şunu düşündüm: Bunlar mükemmelmiş. Lakin etrafta olanlara değil, görüşmenin içeriğine, ne elde etmek istediğime odaklandım” dedi. Merkel, Türkiye’deki seçimlere iki hafta kala gerçekleşen bu ziyaret nedeniyle “Erdoğan’ın partisi AKP’ye seçim takviyesi verme” eleştirisiyle hedef alınmasına da tepki gösterdi.
Eski başbakan, bu tenkitleri “onursuz, kısmen de sahtekarca bulduğunu” ifade etti. Kendisinden mülteci akınını durdurması için elinden gelen her şeyi yapmasının istendiğini hatırlatan Merkel, bir yandan da “Ama lütfen Ankara’daki otokrat ile değil, olacaksa da seçimlere daha çok zaman olduğu bir anda” dendiğini ifade etti. Bu tenkitleri “çok ucuzdu” sözleriyle reddeden Merkel, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Haritaya şöyle bir göz atmak ve Ege’deki gerçekleri görmek, gelişmeleri lakin Türkiye ile birlikte yönetip, yönlendirebileceğimizi ve zaman kaybetme lüksümüzün olmadığını anlamak için kafiydi. Bunun dışında her şey bir illüzyondu ve ben illüzyona teslim olmadım.”
‘Türkiye’ye AB adaylık statüsü hataydı’
Merkel anılarında, Türkiye’nin AB’ye üyeliğine karşı olduğunu yineledi, fakat geçmişte verilen sözler nedeniyle bunu engelleyecek adımlar atmadığına işaret etti.
Angela Merkel ve Recep Tayyip Erdoğan, Ekim 2018’de İstanbul’daki Vahdettin Köşkü’nün bahçesinde.
“Ahde vefa” prensibini (pacta sunt servanda) hatırlatan Merkel, kontratlara sadık kalınması gerektiğini vurgularken, şunları dile getirdi: “Siyasette, çoğu zaman işleri kolaylaştırmasa da pacta sunt servanda, yani kontratlara sadık kalınması prensibi, kendini kanıtlamıştır. Bunu, selefimin 2005 yılında Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin başlatılmasını destekleme kararını devralarak kendim deneyimledim. Meğer ben bunun hep bir kusur olduğunu düşündüm.” AB, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini, Merkel’in iktidara geldiği seçimlerinden yalnızca 15 gün sonra, 3 Ekim 2005 tarihinde başlamıştı. Merkel, 1998-2005 arası Almanya’yı yöneten sosyal demokrat ve yeşiller koalisyonundan farklı olarak Türkiye’nin AB’ye katılım sürecini desteklemeyeceğini lakin bu ülke ile “imtiyazlı ortaklık” diye tanımladığı bir ilgi kurmayı tercih edeceğini söylemişti.
Putin ile gergin görüşmeler
Merkel anılarında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmeleri hakkında da enteresan ayrıntılara yer verdi. Merkel, 1995 yılında bir köpek tarafından ısırıldığı için köpek korkusu olduğunu, Putin ile görüşmesi öncesinde Alman diplomatların bunu Rus mevkidaşlarına aktardığını ve Putin’in köpeğini yanında getirmemesini rica ettiklerini aktardı. Merkel’e göre 2006 yılındaki ilk görüşmelerinde Putin bunu kullandı. Merkel, Moskova’daki bu görüşmede Putin’in kendisine peluş köpek ikram ettiğini, alaycı bir gülümsemeyle “Bu ısırmıyor” dediğini aktardı. Bir yıl sonra Soçi’deki buluşmalarında ise Putin’in kasıtlı olarak köpeği Koni’yi görüşmeye getirdiğini, kendisine kameralar önünde zor onlar yaşatmaya çalıştığını yazdı. Merkel, o onları anlatırken şu sözleri kullandı: “Putin ve ben oturup fotoğrafçılara ve kameramanlara poz verirken, yakınımda hareket etmeye başlamasına karşın köpeği görmezden gelmeye çalıştım. “O anlarda Putin’in yüz sözlerini, durumdan mutlu olduğu şeklinde yorumladım. Bir insanın zor durumdayken nasıl tepki vereceğini mi görmek istiyordu? Bu, küçük bir güç gösterisi miydi? “Ben kendime şunu söyledim: Sakin ol, fotoğrafçılara odaklan, bu da geçecek. Fotoğraf kısmı bittiğinde Putin’e bu mevzuyu açmadım. Hayatımda sık sık yaptığım gibi yeniden İngiliz aristokrasi kuralına bağlı kaldım: Asla açıklama, asla şikayet etme.”
Putin’in Türkiye önerisi neydi?
Merkel’in Putin’le ilgili aktardığı bir diğer değişik anı ise, ABD’nin füze kalkanı planları ve Putin’in bu hususta Türkiye ile ilgili yaptığı teklif oldu. 2007 Haziran ayında G-8 zirvesine ev sahipliği yapan Merkel, Putin’in bu zirve kapsamında yapılan görüşmelerde ABD’nin füze kalkanı planları ile ilgili itirazlarını dile getirdiğini anlattı. Merkel, şu bilgileri paylaştı: “Putin, Amerikalıların Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nde füze savunma sistemi konuşlandırma planlarından vazgeçip bunun yerine Rusya ile işbirliği yapmalarını önerdi. “Azerbaycan’da bir radar istasyonunu birlikte kullanmayı teklif etti, füze savunma sistemlerinin Türkiye ya da Irak’a kurulmasını, ya da donanma gemilerinde konuşlandırılmasını teklif etti.” Putin’in lakin bu şekilde ABD’nin füze savunma sisteminin Rusya’ya karşı değil, nitekim de Orta Doğu’daki “haydut devletlere” karşı olduğuna ikna olacağını söylediğini ifade eden Merkel, sonrasında yaşanan gelişmeleri şöyle aktardı: “[Dönemin ABD Başkanı] George Bush bu teklifleri inceleyeceğini belirtti. Yaklaşık iki yıl sonra Bush’un halefi Barack Obama, tüm programı değiştirdi. Artık Polonya için planlanan füze savunma sistemlerinin yerini denizde konuşlandırılacak sistemler aldı, Çek Cumhuriyeti’nde kurulması planlanan radar istasyonu tamamen iptal edildi.”