enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
41,8174
EURO
48,4263
ALTIN
5.525,68
BIST
10.556,18
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Çok Bulutlu
Salı Parçalı Bulutlu
20°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
19°C
Cuma Çok Bulutlu
21°C

Ara karar verildi: Gazeteci Yıldız Tar’ın adli kontrolü kaldırıldı

Ara karar verildi: Gazeteci Yıldız Tar’ın adli kontrolü kaldırıldı

Ara karar verildi: Gazeteci Yıldız Tar’ın adli kontrolü kaldırıldı
13.10.2025 16:30
0
A+
A-

“Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasından yargılanan gazeteci Yıldız Tar, savunmasında “Savcılığa kalsa sırf Öcalan Meclis’te komisyon kurulması çağrısı yaptığı için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da yarın öbür gün terör örgütü üyeliğinden yargılanabilir” dedi. Ara karar veren mahkeme heyeti, gazeteciler Tar ve Elçi’nin imza şeklinde uygulanan adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına, yurt dışı çıkış yasağının ise devamına karar vererek duruşmayı 23 Şubat’a erteledi.

Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında açılan davada, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasından yargılanan gazeteciler Yıldız Tarve İbrahim Halit Elçi bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.

Gazeteci Yıldız Tar ve İbrahim Halit Elçi’nin hazır bulunduğu duruşmayı İsveç, Fransa, İngiltere, Norveç Büyükelçiliği yetkilileri, AB Türkiye Delegasyonu temsilcileri ile DİSK Basın-İş, ÜniKuir, 17 Mayıs İnsan Hakları Okulu, Ankara Barosu LGBTİ+ Komisyonu, İHD, GALADER, MLSA ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki takip etti.

“4 ay boyunca Silivri’de tutularak bu bedeli ödemek zorunda kaldım”

Kimlik tespitlerinin ardından duruşma ilk olarak Tar’ın savunmasıyla başladı. Kimlikte yazdığı haliyle isminin Tarık Yıldız olduğunu bildiren Tar, “2010 yılından beri hem sosyal hayatımda, hem mesleki hayatımda hem de tüm kamuoyunda Yıldız Tar olarak biliniyorum. Kimlikte de ismimi değiştirmek için halihazırda dava açmaya hazırlanıyorum. Bundan, heyetiniz nezdinde bir kafa karışıklığına yol açmamak adına bahsediyorum. Gazeteciyim. 2013’te mesleğe başladım, ancak öncesinde iki yıl boyunca da çeşitli kurumlarda stajlar yaptım, mesleği öğrendim. Gazeteciliğe; ‘sessizlerin sesi olmak’ ve hakikati tüm boyutlarıyla ortaya çıkartabilmek için başladım. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okurken; bir tutkuyla girdim mesleğe. Ve aynı tutkuyu sürdürüyorum. Çünkü, gazeteci olmak sadece bir meslek değil; özgür, eşit, adil, demokratik, barış içinde bir toplumda yaşayabilmemiz için kamu yararını gözeten bir meslek. Bedeli çok. Ve ben de maalesef yaklaşık 4 ay boyunca Silivri’de tutularak bu bedeli ödemek zorunda kaldım” dedi.

Bugüne kadar özellikle toplumda sesini duyuramayanların hikayelerini anlatmak için sayısız haber, söyleşi, radyo ve TV programı yaptığını kaydeden Tar, “Bu kesimlerin başında da LGBTİ+’lar geliyor. Bunun bir sebebi LGBTİ+’ların hapsedildiği görünmezlik ve baskı çemberiyken; diğer sebebi daha öznel. Ben eşcinsel bir gazeteciyim. Daha doğrusu, henüz Türkçeye çevrilemese de ‘non-binary’ bir gazeteciyim. Yani hiçbir zaman iki cinsiyete de ait hissetmedim. Şu anda da Türkiye’nin ilk LGBTİ+ dergisi ve yine ilk internet gazetesi olan Kaos GL’nin genel yayın yönetmeni olarak çalışıyorum” dedi.

Tar savunmasına şöyle devam etti:

“Örgüt üyeliği’ ile suçlanıyorum. Ancak üyesi olduğum örgütler çeşitli LGBTİ+ dernekleri ve Çağdaş Gazeteciler Derneği, Gazeteciler Cemiyeti gibi meslek örgütlerinden ibarettir. Yasal siyasi partilere bile üye değilim, çünkü gazetecilik bunu gerektirir. Siyasi görüşleriniz olsa bile; objektif kalabilmeniz lazımdır. Örneğin geçtiğimiz genel seçim süreçlerinde Artı TV’de seçim programları yaptım ve bu kapsamda iktidar partisi de dahil neredeyse her siyasi partiyle görüştüm. Çünkü işim bu. 12-13 yıl önceki nasıl dinlendiğimin ve doğruluğunun şaibeli olduğu bazı telefon kayıtlarından yargılandığım için endişeliyim. Bu durum, sadece beni mağdur etmiyor aynı zamanda demokratik toplumun gereği olan basın ve ifade özgürlüğünü de tehdit ediyor.

İddianameyi örnek gösterdi 

İddianameye geçersek; iddianamenin başında yer alan 18 Şubat operasyonunda beraber alındığımız ama ayrı ayrı dosyalara ayrılan diğer davalardan kopyala yapıştır alınmış genel değerlendirme ile hakkımdaki iddialara cevap vermeye gerek duyuyorum. Bu genel değerlendirme hakkında zaten çok fazla söylenebilecek bir şey yok. Savcılık birbirinden alakasız örgütlenmeleri alta alta dizerek sadece Abdullah Öcalan’ın beyanları doğrultusunda bir illiyet bağı kurmaya çalışmış. Daha fazla kanıt bulma derdine girmemiş. Ortadaki tek bağlantı Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıyken, Öcalan’ın 9 Temmuz tarihli mesajını hatırlatmak istiyorum. Öcalan video mesajında ‘TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir’ demişti. Yani savcılığa kalsa sırf Öcalan Meclis’te komisyon kurulması çağrısı yaptığı için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da yarın öbür gün terör örgütü üyeliğinden yargılanabilir. Savcılığın kurgusal bağlantılarla giriştiği dezenformasyon çabasına verilebilecek tek bir cevap var. Halkların Demokratik Kongresi hakkında ‘terör örgütü olmadığına dair’ mahkeme kararı bulunan, demokratik alanda siyaset yapan bireylerin ve örgütlerin bir araya geldiği bir örgüttür. Mevcut ve eski eş sözcüleri, yürütme kurulu üyeleri arasında milletvekilleri vardır. Siyasetçiler var. Eski TBMM Başkanvekilleri var. Benimse bu oluşumla herhangi bir bağlantım yoktur. Gazetecilik gereği siyasi oluşumlarla bağlantım; haber ve görüş düzeyinde olmak zorundadır zaten.

“Fethullahçı yapılanmanın telefon dinlemeleri üzerinden seneler sonra başıma bunun gelmesi bir fıkra gibi”

HDK’nin kuruluşunda toplantılarından birkaç tanesini takip ettim. Çünkü sosyal medyada, açık çağrıyla kurulan bir oluşumdu. Hâlâ daha öyle bildiğim kadarıyla. Bu toplantılara katılmanın nasıl bir suç oluşturabileceğini anlamıyorum. Ancak bundan daha önemlisi; iddianamede birtakım telefon kayıtları üzerinden birtakım demokratik yürüyüşlere katıldığım iddiasıyla ‘silahlı örgüt üyeliğinden’ yargılanıyor olmam. Emniyetteki ifadem de dediğim gibi; Fethullahçı yapılanmanın telefon dinlemeleri üzerinden seneler sonra başıma bunun gelmesi bir fıkra gibi. Bu ses kayıtlarının çoğunu elbette ki hatırlamıyorum, üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçmiş. Hâlâ daha tam anlamıyla hatırladığımı söyleyemem. Ancak iddianameyi incelediğimde; 1 Mayıs 2013 günü yapılan protesto gösterileri ile ilgili gazeteci bir meslektaşıma olan biteni anlatmam suç gibi gösterilmiş. O dönemler, teknoloji bu kadar gelişkin değildi. Haberleri telefonla arayıp, dikte ettiriyorduk. Yine muhtemelen haber için takip ettiğim eylemlerin ardından arkadaşlarımla telefon sohbetlerim iddianameye girmiş. Bu eylemlerde bir suç unsuru olmadığı ortada. Bu eylemlere katılmak da bu eylemleri haber için takip etmek de anayasal hak. E-posta atılmasını istedim diye savcılık ‘takipten kaçma’ olarak değerlendirilmiş. Oysa prensipli çalıştığım için bunu her zaman yapıyorum. İddianamede bir ortam dinlemesi de mevcut. Tarık isimli bir kişi konuşuyor. Ancak belirttiğim üzere ben kamusal alanda da özel alanımda da bu ismi 15 yıldır kullanmıyorum. Kimse bilmez bile. Kamusal bir toplantıda beni Tarık diye anons etmeleri ve konuşma yapmam hiçbir şekilde mümkün değil. Şu anda duruşma salonunda bulunan annem bile bana Yıldız diye seslenir.

Gözaltına alınmadan önce işim için birkaç günlüğüne İngiltere’ye gidip dönmek üzere bilet almıştım. İşim gereği yurt dışına sıklıkla çıkıyorum ve dönüyorum. Memleketimi terk etmek gibi bir planım yok. Hiçbir zaman da olmadı. Ben bu ülkede gazetecilik yapma, hakikati araştırma ve sesi duyulmayanların hikayesini anlatma arzuma ilk günkü gibi tutkuyla bağlıyım. Mahkemenizin, soyut iddialar ve doğruluğunun da şaibeli olduğu birtakım ses kayıtları üzerinden ceza vererek hukuk sistemimizi zedelemeyeceğine de inanmak istiyorum. Beraatimi talep ediyorum. Eğer bugün mütalaa hazırlanıp, karar çıkmayacaksa da hakkımda uygulanan yurt dışı çıkış yasağı ve ayda bir imza kontrolünün kaldırılmasını talep ediyorum. Mahkemenizin, her sorusunu yanıtlamaya da hazır olduğumu belirtmek isterim.”

Tar’ın avukatı Veysel Ok ise şu beyanlarda bulundu:

“Yıldız, sabah 04.00’e karşı evinde baskın yapıldı ve gözaltına alındı, İstanbul’a sevk edildi ve 100 gün tutuklu kaldı. Bu kadar sert şeylerin yapıldığı bir gazeteciye karşı hazırlanan iddianamenin hukuka uygun olacağını düşündük. Oysa 9 sayfalık iddianamenin 8 sayfası telefon görüşmesi. Bu iddianamenin kabul edilmemesi lazımdı. Diğer HDK davalarında olduğu gibi kopyala yapıştır bir iddianame. HDK, hala aktif bir çalışma yürüten platform ve başkanı da milletvekili Meral Danış Beştaş. Diğer başkanı Sırrı Süreyya Önder. Rahmetle anıyorum cenazesine devlet insanlarının katıldığı bir insan. Yıldız, HDK’nın toplantısına katıldığında terör suçlaması yok ortada HDK’ya. Yargıtay’ın HDK’nın çalışmalarına katılmanın örgüt üyeliğinin kanıtı olmadığına ilişkin kararı var.

“İmha edilen tapeler delil olarak kullanıldı”

İddianamenin diğer kurgusu Yıldız’ın telefon kayıtları. Biz Yıldız bu zamana kadar ne kadar mesaj atmış üşenmedik saydık. 17 bin mesaj atmış. Ancak 17 bin mesajından sadece iki mesajı iddianameye sokulmuş. Örgüt üyeliğinde süreklilik ve yoğunluk kıstası vardır. Bunun neresi bu iki durumu oluşturuyor? Telefon tapeleri 2014 yılına ait. Bu kayıtlar zaten imha edilmiş. Siz imha edilmiş kayıtları kullanıyorsunuz. Dosya içerisinde orijinali yok. Orjinal belge yoksa yargılama yapılamaz. Şu anda derhal beraat kararı verilmesi lazım. Yıldız savunmasında ‘bu tapeler bana ait değil’ deseydi siz bir uzman raporu dahi alamayacaktınız. Yıldız’ın derhal adli kontrol tedbirinin kaldırılması ve derhal beraat karar verilmesi gerek. Dosya ilk andan bugüne hukuksuzlukla devam ediyor. Bu iddianameyi hazırlayan Savcı hakkında da suç duyurusunda bulunulması lazım.”

“Ortada kayıtlar yok”

Müvekkilinin gazeteci olduğunu ve bu yüzden materyallerine kaynak gizliliği için tıpkı avukatlar gibi dokunulamayacağını kaydeden Tar’ın avukatlarından Batıkan Erkoç da, “Müvekkilim gazetecidir. Gazetecilerin materyalleri kaynakların gizliliği için tıpkı biz avukatlar gibi dokunulmazdır. Dizüstü bilgisayarına, cep telefonuna el konuldu Yıldız’ın. Yıldız’ın bütün dijital materyallerinden alınan imajlarında herhangi bir suç tespit edilemedi. Adli kontrol tedbiri için somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesi aranır. Somut delil burada imha edilen telefon tapeleri. Bunlar delil değildir. Ben kayıtları dinleyelim desem ortada kayıtlar yok. Sivil toplumlarında çalışanların ve gazetecilere adli kontrol tedbirleri verilmesi ifade özgürlüğünün ihlal edilmesine ilişkin pek çok karar var. Bu yüzden müvekkilim hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını ve beraatini istiyorum” diye konuştu.

“Gazeteciliği suça değil özgür basına karşılık gelmekte”

Tar’ın avukatı Hayriye Kara ise şunları söyledi:

“Bu dava yalnızca bir ceza davası değil, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve demokratik çoğulculuk ile alakalı bir dava. Türkiye’de uzun süredir hedef haline getirilen LGBTİ’ler için güçlü bir dayanışma figürüdür Yıldız Tar. Bu yargılama gazetecilik pratiğinin yargılanmasıdır. Yıldız Tar’ın yargılanması hem gazeteciler hem de toplumda ötekileştirilen gruplar üzerinde caydırıcı bire etki yaratır. Çünkü kendisi kamuya mal olmuş birisidir. Bu davada hak temelli gazetecilik ve kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğrayanlar yargılanmaktadır. Yıldız Tar’ın gazeteciliği bir suça değil çoğulcu ve özgür basına karşılık gelmektedir.”

“HDK’yı şimdi de savunuyorum”

Yıldız Tar ve avukatlarının savunmalarının ardından gazeteci İbrahim Halit Elçi’nin savunmasına geçildi.

Meslek hayatı boyunca pek çok gazetede çalıştığını ifade eden Elçi savunmasında şunları kaydetti:

Eski eşinden alınan ifade delil sayıldı 

1996 yılında eşimden alınan ‘Birlikte olduğumuz sürece ben herhangi bir örgüt ile ilişkisini görmedim. Aranınca öğrendim’ şeklindeki ifadesi delil olarak gösterilmiştir. Ben eski eşimle 1986 yılından beri görüşmüyorum. Yani 1986 yılından önceki bir ifade bugün benim dosyama konuluyor. Ben zaten o dönem ki faaliyetlerimden dolayı yargılandım. Bu da algı yönetmenin bir başka kanıtıdır. HDK meşrudur. Ben de bulunduğum siyasi örgütler adına HDK’de faaliyette bulundum. Aynı iddianameden yargılanan pek çok kişi beraat etmiştir. Adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını ve beraatimi istiyorum.”

Elçi’nin avukatı da, “Müvekkilim HDK üyesi olduğu için değil, KCK üyesi olduğu için yargılanıyor. Buna dair somut tek delil yok. Listeden isminin çıkması, HDK’de faaliyetlerde bulunması KCK’ye üye olduğuna delil değildir. Müvekkilim hakkında beraat kararı verilmesini istiyorum” dedi.

Mahkeme Başkanı’nın “Şu an HDK’nın terör örgütü olup olmadığının yargılamasını yapmıyoruz. Sanıkların, HDK kapsamında faaliyette bulunup bulunmadıklarına bakıyoruz” demesi üzerine avukatlar “HDK’nın terör örgütü olup olmadığının tartışmasını yapmadan nasıl yargılama yapılabilir?” diyerek tepki gösterdi.

Söz alan avukat Erkoç, “Silahlı terör örgütüne üyelik suçu ancak kesinleşmiş mahkeme ile olur. Örneğin 2019 yılında HDK terör örgütü denildiyse 2019’dan sonraki suçlara ilişkin yargılama yapılabilir. Bunun aksi yönünde HDK üyeliğinden ceza verilemez” ifadelerini kullandı.

Söz alan Ok da, “Devlet 100 yıllık sorunun çözülmesi için uğraşıyor, Sayın Cumhurbaşkanı da dahil taşın altına elini koymuştur. Bu yargılama bu süreci sekteye uğratacaktır. Lütfen bunu dikkate alın” dedi.

Duruşma 23 Şubat’a ertelendi 

Sanık ve avukat beyanların ardından Cumhuriyet Savcısı, adli kontrol hükümlerinin devam etmesini talep etti. Mahkeme heyeti ise, Tar ve Elçi hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde uygulanan adli kontrol tedbirinin devamına karar verirken, imza şeklinde uygulanan adli kontrol tedbirini ise kaldırdı. Öte yandan Heyet, Elçi ve Tar’a ait dijitallerin de teslim edilmesine hükmederek sonraki duruşmayı 23 Şubat’a erteledi. (ANKA) 

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.