“Ben babamı çok sevdim”
Gazeteci-müzisyen Sina Koloğlu, babası gazeteci-yazar Doğan Koloğlu’nun vefatının 10. yıl dönümünde bir yazı kaleme aldı. Sina Koloğlu babasıyla bir anısını, “Bir gün gazeteden çıkartıldığını öğrendim. Gazetenin girişinde karşılaşmıştık. ‘Üzülme’ dedi. Kulağını gösterdi; ‘Bir burası kalmıştı’ dedi ve güldü. Futbol basınında tanınmak hele bir de ideolojisine katkıda bulunacak bir kanıyı kabul ettirmek, beraberinde kıskançlık ve çekememezlikleri de getirir. Babam bunu fazlası ile yaşadı” diyerek anlattı.
Babasının cezaevinden çıktığı 22 Nisan 1974 yılından bir fotoğraf paylaşan Sina Koloğlu, “Ben babamı çok sevdim” diye yazdı.
Sina Koloğlu’nun babası Doğan Koloğlu’nun vefatının 10. Yılında kaleme aldığı yazısı şöyle:
Babam Doğan Koloğlu’nun vefatının 10’uncu yılı bugün. Babamı bir ‘önder’ olarak gördüm. Kapının kilidini açan anahtar sesini duyduğumda yataktan fırladığım gecelerin sayısını hatırlamıyorum. Hiç sormadım neden bu stte geliyorsun diye. Yalnızca onunla paylaşmak, sormak, konuşmak benim için her şeydi. Yaz geceleri kiloluk dondurma, kış geceleri greyfurt – portakal koca tepsinin içinde sohbetlerdi dünyam. Di Stefano’yu Madrid’in o beyaz formasında, babamın getirdiği Fransız futbol mecmuasında tanıdığımda beş yaşlarındaydım. Dünya Kupaları, Avrupa Şampiyonaları, Milli Maçlar, Galatasaray’ın bütün maçlarının kıssasında, ‘Bakalım babam ne getirecek?’ çocuk dünyamın hayaliydi. Orta okula geldiğimde karşılaştığım bir hapislik yılları. Alım Amca (Peremeci) bir yaz günü telefonda, ‘Sina babanı aldılar’ dediğinde ne hissetmiştim? Bugün kayıplarda. Annem ile her çarşamba görüş günü kendi sıkıntılarımı anlattığım, sonra kendisinin, ‘Annenle gelirdiniz. O, ben bu çocukla ne yapacağım diye söylenirdi. Birgün bu adam ne yapıyor diye sormadınız?’. Hele bir isyan günündeki ziyareti anlattığı sözcükler; ‘Gardiyanlar ziyaretçiler dışarı diyerek bağırdığında annen seni kaptığı ardınıza bakmadan, nasıl da gitmiştiniz’… Bize hiçbir zaman neler yaşadığını hissettirmedi.
Daha sonra Hürriyet yılları başladı. Kurşun kokusunu küçük yaşlarda tanımış, Basınköy gazeteci, muharrir, şair, yayıncıdan öteki mevzu komşu olmayan bir mahallede büyümüş, lise çağını yeniden ruhun gezdiği bir Basın Sitesi’nde geçirmiş Sina olarak yapacak tek işim vardı; gazetecilik. Tevazuya gerek yok, bu toplulukta şöhretli bir babanın oğlu olarak mesleğe girmek doğrusu huzursuz etmişti. Spor basınına, bu nedenle, adım atmayı düşünmemiştim. Onun argümanlı gazeteciliği ile müsabakam mümkün değildi. Yıllar yılların içinde, öbür mecralarda kendimi buldum. Sonra gazetede bir araya geldik. Zaman zaman bir arada yemeğe inerdik. Garip bir histi hürmet duyulan bir baba ile yemeğe inmek.
Birgün gazeteden çıkartıldığını öğrendim. Gazetenin girişinde karşılaşmıştık. ‘Üzülme’ dedi. Kulağını gösterdi; ‘Bir burası kalmıştı’ dedi ve güldü. Futbol basınında tanınmak hele bir de ideolojisine katkıda bulunacak bir kanıyı kabul ettirmek, beraberinde kıskançlık ve çekememezlikleri de getirir. Babam bunu fazlası ile yaşadı. Bazen hala ‘Hücum futbolu mu olur’ diye laf eden yeni nesil futbol yorumcularını duyarken hep aklıma gelir. Yazarken her satırın bitiminde, bir öbür anı depreşti. Sayfalar yetmez dediklerinden… Bir nebze içimden gelenleri dökmeye çalıştım vefatının 10. yılında. Ben babamı çok sevdim…
NOT: Fotoğraf babamın cezaevinden çıktığı an çekildi. 22 Nisan 1974… Baktığımda bugünden o güne. Ne değişti diye soruyorum. Daha yeni, benzer gazetede çalıştığım Tolga Şardan gözaltına alındı. Tekrar Barış Pehlivan demir parmaklıkların arkasında. 39 yıl önce siyah beyaz çekilmişti bu kare. Şu Anda renkli çekiliyor. Değişen yalnızca ‘renkler’…