enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,7955
EURO
36,8483
ALTIN
2.954,00
BIST
10.087,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
15°C
İstanbul
15°C
Yağmurlu
Cumartesi Yağmurlu
13°C
Pazar Yağmurlu
16°C
Pazartesi Yağmurlu
15°C
Salı Yağmurlu
12°C

Ertuğrul Özkök: İmam hatipli Ahmet Hakan’ın 10 Kasım’da bulduğu huzuru Ankara kaçıracak mı?

ABD Orta Doğu’dan çekilirse mahalle kimlere kalacak? Katar’dan çıkarılacak Hamas, Türkiye’ye mi yerleşecek? Türkiye, İhvan’ın dünyadaki son kalesi mi olabilir mi?

Ertuğrul Özkök: İmam hatipli Ahmet Hakan’ın 10 Kasım’da bulduğu huzuru Ankara kaçıracak mı?
12.11.2024 06:30
3
A+
A-

10 Kasım günü 4 farklı paylaşım dikkatimi çekti ve bana çok umut verdi. Ama hiç elbet en hoşuma gideni Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’ın yazdıkları oldu. Okumayanlar için o yazıyı motamot aktarıyorum: Yazının başlığı şöyle:

“ATATÜRK’E MİNNET VE SAYGIYLA”
Diyor ki Ahmet Hakan; “Kendi dünyamda Atatürk tartışmasını bitirmiş olmanın derin bir huzuru içindeyim. Benim için Atatürk… (*) Bu ülkenin kurtuluş savaşının lideridir. (*) Bu Cumhuriyet’in kurucu önderidir. (*) Bu devletin temelinin sağlam biçimde atılmasının mimarıdır. (*) Yüzyıl sonra Türkiye, bölgesindeki diğer ülkelerden olumlu manada ayrışıyorsa… Bu Atatürk sayesindedir. Atatürk’e karşı derin minnetimin ve saygımın temel sebebi budur.”

Ahmet Hakan

Biliyorum şunu soracaksınız: Samimi midir? Onu da söyleyeyim
Mahallemi tanıyorum. Kendim de çok yaşadığım için kimilerinin dudak bükerek “Samimi mi?” diye sorduğunun farkındayım. Ahmet’i uzun yıllardır tanıyorum. Bu mevzuda samimidir… Öyle hisseder, o denli yaşar. Bence Atatürk’ün hepimiz için değerini çok çarpıcı ve çok da yerinde sözlerle çok iyi özetlemiş. Evet benim için de Atatürk motamot budur.

İmam hatip mezunu bir TC vatandaşı bunu içselleştirmişse çok umut verici
İmam hatip mezunu bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu duyguyu içselleştirmişse. Bu hepimiz için umut verici bir şeydir. Tıpkı inanca saygıyı, başörtüsüi geçmişte aptalca tartıştığımız bahislerdeki özgürlükçü anlayışımızı içselleştirmek benzeri… Bakarsınız sıra adalet, yargı, insan hakları, bayana karşı şiddet, ferdî tercihlere saygıyı da toplumca içselleştirebilecek bir his beraberliğine de ulaşırız.

Benim için bu, “uygulanmayan” anayasa değişiklikleri yapmaktan, “uygulanmayacak yeni anayasalar” yapmaktan çok daha çok önemli bir şey bu.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Asıl dikkatimi çeken “huzur veren” dördüncü madde
Ahmet Hakan’ın saydığı bu 4 husustan sonuncusu bugünlerde çok daha  fazla dikkatimi  çekti. Atatürk’ün, Ahmet Hakan’a “huzur” veren başarılarından biri şuymuş: (*) “Yüzyıl sonra Türkiye’yi, bölgesindeki diğer ülkelerden olumlu manada ayrıştırmak…” O zaman gelin 10 Kasım günü söylenen bu sözün, 12 Kasım günü ne manaya geldiğine bakalım ve şu sorunun karşılığını arayalım: Acaba Cumhuriyetin 101’inci yılında Atatürk çizgisinden en çok saptığımız prensip bu değil mi? Yani farklılaştığımız bölge ile yeniden “aynılaşmak…”

İlk 85 yılda farklılaştık, son 15 yıldalaştık
Doğrudur… Cumhuriyetin ilk 85 yılında içinde bulunduğumuz bölgeden, yani Orta Doğu’dan farklılaştık.

Bunu bütün dünya da kabul etti. İyi de son 15 yılda gırtlağımıza kadar farklılaştığımız o bölgenin içine gömülmedik ki? Bu sorunun karşılığı bugün, yani 12 Kasım 2024 günü çok daha fazla acil hale geldi. Şimdi son bir hafta içinde önümüze kızgın bir alev topu bırakılan çok acil iki problemle karşı karşıyayız. Bunları açık istihbarat kanallarından tek tek yazıyorum:

BİR; Trump’ın adamı Kennedy’nin geçen hafta söylediği bir söz
Trump’ın başkan seçilmesinden sonra ona destekleyici Kennedy ailesinin üyesi Robert F. Kennedy Jr. beni en çok endişelendiren ihtimali açıkça dillendirdi.

Trump Amerikan askerini Suriye’den ve Orta Doğu’dan çekebilir. Biliyorum, bütün zihinsel tahlil kapasitesini antiemperyalizm teorilerine endekslemiş nostaljik solcular, milliyetçiler, ulusalcılar, İslamcılar için “çok sevinilecek”, alkışlanacak bir gelişme… Onları bir kenara koyuyorum. Çünkü o paradigmaya benim bir şey anlatman mümkün değil.

Olaya serinkanlı bakabilen, yeni paradigmamalar kurabilen insanlara seslenmek istiyorum.

Amerikan askeri Suriye’den çekilirse şu ihtimâl de var
Amerikan askeri Suriye’den çekilirse ne olur? Eminim Türkiye’de çok insan “İyi olur” yanıtını verecektir.

Ben kendi varsayımımı söyleyeyim… Türkiye en geç iki hafta içinde kendini yıllarca sürecek bir Orta Doğu Savaşı içinde bulabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun ilk işaretini 10 Kasım günü verdi.

ABD çekilirse mahalle kimlere kalacak?
Bir defa ABD çekilirse Orta Doğu’daki yeni mutena semtimizde kimler kalacak bir bakalım. Erdoğan, Hameney, Putin, Esad ve Netanyahu… Mahallenin öteki sakinlerine de bakalım: Suriye devletinin ordusu, Rus askerleri, İran’ın vesayet birlikleri, Kürtler, ÖSO’nun paralı askerleri, HTŞ, Türkmenler, yerli Araplar, muhtemelen WAGNER kalıntısı Ruslar, IŞİD’ciler, El Kaideciler ve tekrar oraya üşüşecek bin bir milletin bilumum Cihatçıları… Muhtemelen Körfez hükümetlerinin vesayet elemanları ve sermayesi… Ve muhtemelen oraya da yerleşmek için imkan aralan Çin… Oradaki bir savaş durumunda bütün Arap Birliği’nin ve bölge ülkelerinin karşımızda olacağını da unutmayalım. Oradaki bir zaferi kalıcı hale getirmenin maliyeti çok yüksek olabilir.

Orası esasen Peşaver’e döndü, şu anda Peşaver panayırı olabilir
Bilelim ki Türk ordusu bunların hepsiyle uğraşmak zorunda bile kalabilir. Suriye hududumuz bugün Pakistan ve Afganistan arasındaki Peşaver’den farksız bir halde… Yarın ne hale gelebileceğini varın siz düşünün… Trump bir de Amerika’yı eski izolasyonist siyasetlerine döndürürse… Zayıf ve savaşamayacak hale gelmiş Avrupa’da ve dünyanın geri kalan bölgesinde Çin ve Rusya benzeri iki devle bire bir kalan İslamcı, solcu, ulusalcı ve milliyetçilerin bunu hangi antiemperyalist teorilerle izah edebileceğini düşünmek dahi istemiyorum.

İKİ: Katar’dan çıkarılacak Hamas, Türkiye’ye mi yerleşecek?
Önümüzde çok acil ikinci bir sorun var. Katar İsrail-Hamas görüşmelerinden çekildi.

Çünkü ne İsrail ne Hamas mantıklı bir mutabakata yanaşıyor.

Katar yetkilileri pazar günü şu açıklamayı yaptı: “Hamas’ın Katar’daki yönetimi ayrılabilir…” Bu Hamas’a açıkça “Ülkemizden ayrıl” demekti.

Türkiye, İhvan’ın dünyadaki son kalesi mi olabilir mi?
Hamas, İhvan yani Müslüman Kardeşler hareketinin dünyada ayakta kalabilen tek siyasi örgütü. Artık onları alacak bir Arap ya da Müslüman ülkesi yok.

O nedenle gözler Türkiye’ye döndü… Hamas tekrar Türkiye’ye dönebilir mi? Bu mevzu bir haftadır konuşuluyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, öldürülen Hamas lideri İsmail Haniye’nin cenaze töreninde

Önde gelen haber kuruluşlarına Ankara’dan verilen tek cevap
Dünyanın önde gelen haber kuruluşları Ankara’ya ve Dışişleri Bakanlığı’na sordular. Hepsine karşılık verildi. Daha doğrusu karşılık verilmedi.

Ben de dün biraz soruşturdum. Ankara’da bütün kurumlar durumda. Siyaset suskun… Bürokrasi sağır ve dilsiz.

Ankara’da güya ‘inşallah kapımızı çalmazlar’ benzeri bir hava sezinledim
Çünkü herkes Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından çıkacak cümleye bakıyor. Konuşmalarından aldığı hava şu: Sanki “İnşallah kapımızı çalmazlar.” Umutları da Katar… “Katar’ın Hamas’ı ateşkese ikna için bu yıla başvurduğunu, o nedenle Hemas’ın Türkiye’nin kapısını çalmayacağını” umut etmek istiyorlar bir hava var Ankara’da… Yanılıyor olma ihtimalim de var… O zaman da aklıma şu soru geliyor: Son vakitlerde Türkiye’den “Kuvayı Milliye” beratı alan Hamas kapıyı çalarsa ne olacak?

İhvan davası tutkusu ve belagat şehveti
Burası Orta Doğu… Bu bölgede akıl değil, mantık hiç değil, milli menftler asla… Bunların hiçbiri değil, solcuların anti emperyalizm mefkureleri, İslami kesitin Selahaddin Eyyubi hafızası ve İslami dava takıntıları, milliyetçilerin ideolojik hevesleri… Ve bitip tükenmek bilmeyen bir belagat şehveti… Tek karar verici odur, onlardır…

Umarım Ahmet Hakan’ın huzurunu bozacak bir şeyler yapmazlar
O nedenle, umarım ülkemizi bölgemizden farklılaştıran o prensipten daha fazla sapılmaz ve Ahmet Hakan’ın “huzurunu bozacak” bir yola girilmez. Çünkü o dördüncü unsur bizi 100 boyunca Orta Doğu’da bir felaketten korudu… Ama hepimiz çok iyi bilelim ki… O lanetli bölgede bugün çoğu zaman kinden daha büyük bir tehlikenin eşiğindeyiz… Hem de, Harrison Ford’un sineması sayesinde öğrendiğimiz o global terör kavramı ile  “Clear and Present Danger” Yani “açık ve yakın tehlike…”      

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.