enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,7511
EURO
36,5134
ALTIN
2.951,95
BIST
9.681,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
11°C
İstanbul
11°C
Hafif Yağmurlu
Salı Hafif Yağmurlu
11°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
12°C
Perşembe Çok Bulutlu
13°C
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C

Ertuğrul Özkök: Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı

Instagram’da paylaştığım o şahane ışıklı ırmak yok artık

Ertuğrul Özkök: Antakya’da 2000 yıl arayla ayakta kalan iki duvarın sırrı
30.11.2024 08:00
2
A+
A-

Şimdi size anlatacaklarımın bir kısmını tahminen ilk sefer okuyacaksınız. Önceki gün ilk kez dinlediğimde benim hislerim şu olmuştu: Önce karamsarlık… Sonra şaşkınlık… Sonra hüzün… Ama en sonunda da umut… Konu Antakya… 6 Şubat gecesi yaşanan felaketten 22 ay sonra, daha önce yalnızca bir sefer görüp aşık olduğum kentteyim. 24 st boyunca gördüklerim, dinlediklerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

30 ay sonra aynı odada gördüklerim
Antakya ziyaretine kaldığım otelden, yani ünlü Müze Oteli’nden başlayacağım. Çünkü orada 2000 yıl ortayla gerçekleşen iki mucizeyi gözlerimle gördüm. O odaya ilk kez 5 Mayıs 2022 günü girmiştim. Bana göre bütün dünyada otelcilik ve müzecilik anlayışını kökten sarsan dayanılmaz bir vizyonunun eseri bu otel. Depremin sonraki günü, mimarı Emre Arolat’ı arayıp durumu sormuştum. “Otel ayakta ama il harabeye döndü. O nedenle biz ayaktayız demek bile zoruma gidiyor” demişti. Şimdi zelzelenin üzerinden 22 ay geçti ve artık durumun ne olduğuna bakabiliriz.

Otel dimdik ayakta ama güya bir şey uçup gitmiş
Evet otel dimdik ayakta… Her şey 6 Şubat st 04.17’den evvelki yerli yerinde. Ama ortada büyük, çok büyük bir fark var. Sanki otelin yaşama sevinci uçup gitmiş gibi… Mahzun bir hali var bu mimarlık mükemmeli binanın… Ruhu mu gitmiş, hevesi mi kaçmış, sevincini mi kaybetmiş karar veremedim.

Sadece otel değil, altındaki 2000 yıllık tarih de ayakta
Fiziki olarak bakınca beni çarpan ilk iki şey şu. Otel sapasağlam ayakta… Sadece o bina değil, altındaki Helenistik çağa ait kalıntılar da motamot dimdik ayakta. Yani aralarında 2000 yıl zaman farkı olan bu iki yapı 6 Şubat sarsıntısına direnmiş. Bir düşünün…

Altındaki yapı bir kamu binası
Otelin altında kalıntılar MS 4-5 yılına ait. Yani 2020 yıl öncesine gidiyor. Şehirdeki forumun bir kısmı burası. Yani bir kamusal yapı… İnsan içinden “Demek ki 2020 yıl önce müteahhit gereç çalmamış” demek geçiyor.

Otelin sahibi o geceyi anlatıyor
Otelin sahibi ailenin üyesi Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu’na o geceyi sordum. Bina gidip gelmiş… Bütün camlar patlamış. Tesisatta çok önemli hasar meydana gelmiş. Ama bina sapasağlam ayakta kalmış. “Uzun süre binalara giremedik, otomobillerde yattık” diyor.

Kalıntılar ayakta, müzedeki yapıtlarda çatlak bile yok
Ya aşağıdaki tarihi kalıntılar? Yüzde 5 kadar küçük bir hasar meydana gelmiş. Aşağıda Kültür Bakanlığı’na ait müze kısmında vitrinler içinde sergilenen yapıtlara hiçbir şey olmamış.  Peki 2000 yıl ortayla bu iki yapının böylesine büyük bir zelzelede ayakta kalmasının sırrı nedir? Hadi “tarihi kalıntıların aslında yalnızca duvarları ve temel yapıları kalmıştı” diyebilirsiniz.. Ama kalan duvarlar da basitçe yıkılabilecekken nasıl hiç hasar meydana gelmemiş? Restorasyona uğrayan kısımlar neden dimdik ayakta… Büyük bir ihtimalle, üzerine inşa edilen muazzam çelik konstrüksiyonun derinlere giden çelik masraf taşıyıcı kolonları onları da korudu. Böylece hem tarihi kalıntılar kurtuldu. Hem de bu türlü vakitlerde meydana gelebilecek yağmalama ya da kaybolma olayları önlendi.  Bu sırrı şahsen o binayı sıfırdan bilenlerden sordum.

İlk sırrı binanın mimarı Emre Arolat açıklıyor
Hikâyesini daha önce binanın mimarı Emre Arolat’tan dinlemiştim. Önceki sabah onu arayıp, “Seni kutluyorum Emre. Muazzam bir iş başarmışsın” dedim. Verdiği yanıt şuydu: “Beni değil, oteli yapan Asfuroğlu ailesini kutla. Binanın sarsıntıya destekli olması için gereken maliyetler aşırı yükselmişti. Büyük mali fedakârlığa katlandılar.”

İkinci sırrı otelin sahibi aile açıklıyor
Burun üzerine kümenin turizm yatırımları CEO’su Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu’nu arayıp Arolat’ın yanıtını aktardım. Onun da karşılığı şu oldu: “Emre Bey’e teşekkür ederim.bizim de Emre Beyin de teşekkür etmemiz gereken bir üçüncü kişi daha var. Binanın statik mühendislik hesaplarını yapan Bülent Deveci… Otel yapılırken baskı ve zorlamaları ile bizi canımızdan bezdirdi. İllallah dedirtti.fakat işte sonuç bu oldu. Bina ayakta…” Böylece 2000 yıl sarsıntılara direnen duvarların üzerindeki bu yeni binanın sarsıntıya direnme sırrı da ortaya çıktı. İşini önemli yapan ve takip eden mimar. İşini çok iyi yapan ve takip eden bir mühendis. Ve bu iki titiz insanın önlerine getirdiği maliyet artışlarına itiraz etmeyen bir yatırımcı. Gizli kapaklı bir illuminati sırrı değil yani. Basit bir gerçek.

22 ay sonra otelin doluluk oranı nedir?
Depremin üzerinden 22 ay geçti. “Şu an doluluk oranı yüzde kaç?” diye sordum. Biraz hüzünle yüzüme baktı ve “Hâlâ yüzde oranından bahsedeceğimiz bir doluluk noktasında değiliz…

Yalnızca gelen birtakım heyetler kalıyor otelde… Eski günlere daha hayli vaktimiz var. ama bina ayakta, biz de ayaktayız” dedi. 24 st boyunca otelde çalışanları gözlemledim. Hemen hepsinin yüzünde beşere huzur ve umut veren bir optimistlik var.

Bir kat görevlisinin bir tebessümle verdiği umut
Kaldığım odanın kat görevlilerinden biriyle konuşuyorum. Adı Nebiha Esin… Güleryüzlü bir genç kadın. Hani şu işini güler yüzlü ve severek yapan insanlardan biri. “Çok acı günler geçirdik ama altından kalkacağız inşallah” diyor. Antakya’da konuştuğum insanların birçoklarında bu havayı gördüm. İnanın 24 st boyunca sık sık ağladım.

Kızı yanında ölen bir otel çalışanın hikâyesi
Çalışan bayan işçisinden biri sarsıntıda kızını kaybetmiş. Bir kızının da ayağı kesilmiş. Otelin CEO’su, “Öyle azimle ve umutla çalışıyor ki, emin olun hepimizin motivasyon kaynağı oldu” diyor.

Otelin altındaki müzede bir su künkünün anlattığı hikâye
Otelin altındaki müzeyi ilk kez gezdim. O kalıntıların içinde, arta kalan sokaklarında dolaşmak çok tuhaf bir his. Kim bilir kaç sarsıntı, kaç inanç, kaç insanlık felaketi gördü bu coğrafya… Müzede, o kalıntılardan çıkan eserler de sergileniyor. derhal hepsi çok iyi korunmuş. Beni en çok su künklerinin sergilendiği vitrin etkiledi. Düşünün bu şehirde MS 3-4 yıllarında yapılan bu kamusal forumda bu türlü bir altyapı varmış.

Instagram’da paylaştığım o şahane ışıklı ırmak yok artık
Oradan şehirde dolaşmaya çıkıyorum… Depremden 9 ay önce geldiğimde beni en çok etkileyen yerlerden biri eski Meclis binasının bulunduğu bölgeydi. Nehir masmavi ışıklandırmıştı. Eskişehir eski Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen gelmişti aklıma.

“Burada da bir Porsuk mucizesi yaratılabilir” diye düşünmüştüm. Oradan çektiğim bir gece panoramasını Instagram hesabımdan paylaşmıştım. O gece mavisi mükemmel ışık yok artık. Bölge bir harabeye dönmüş. Biraz ilerideki sokaklarda gördüğüm “Ama başımız ne güzel” yazılı şahane grafittiler silinmiş gitmiş.  Bugün kapkaranlık hale gelen Orta Doğu bölgesinde ışıl ışıl parlıyordu bu kent. Şimdi ağır bir toz bulutu altında. Neşesini kaybetmiş.

İlk izlenimim: 22 ay boyunca buraya bir tek taş konmamış
İlk izlenimim şu oluyor… Depremin üzerinden 22 ay geçti,fakat bu kente çivi bile çakılmamış. Gastronomi çarşısında üç beş baharatçı dükkânı, üç beş lokanta… Bir vakitler rengarenk şemsiyeler altında dolaştığınız sevinçli sokaklar ağır sokaklarının feri sönmüş. Şehirde ilk izlenimim buydu. Meğer bu ilk izlenimim çok yanıltıcıymış. Çünkü öğlenden sonra kenti gezmeye başlayınca farklı şeyler gördüm.

İkinci izlenim: Burası güya dünyanın en büyük şantiyesi
Önce şunu söyleyeyim. Hayatım boyunca hiçbir yerde bu kadar çok inşt vincinin çalıştığını görmedim. Şehrin yeni inşa edilen kısımları adeta bir science fiction filmi… En yüklü çalışmayı TOKİ yapıyor. Ayrılırken şundan emindim. En geç bir yıl içinde Antakya yeniden ve çağdaş biçimde ayağa kalkar. Öğleden sonraki hissiyatım da şudur: Devletimize teşekkür ediyorum.  Verdiğimiz vergiler, yapılan yardımlar en azından burada yerine ulaşıyor. Ayrıca mimari projeleri de hoş.

Cenazelerini mezarlığa gömen insanların kültürü ne olacak?
Tabii herkesin başındaki soru şu. Burası tarihi bir kent. Hristiyanlığın ilk yerleşim yerlerinden. Burası, Müslüman, Hristiyan, Musevi demeden cenazelerinimezarlığa gömen insanların medeniyetinin yükseldiği bir kent. Acaba kentin o tarihi çizgisi korunabilecek mi? Çevremdeki muhalif insanların birçoklarında bu kuşku var. İtiraf etmem gerekirse benim başımda da var. Orada gördüğüm tablo şudur:

Kültür ve Turizm Bakanı’nın fotoğraflı tarihi panolar için verdiği talimat
Tarihi bölgenin etrafı yüksek panolarla çevrilmiş. Panoların üzerinde TOKİ’nin imzası var. Üstüne oradaki tarihi yapıları gösteren fotoğraflar konmuş.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy geldiğinde şu talimatı vermiş: “Bu panoların üzerine fotoğrafını koyduğunuz tarihi binalar aynı bu türlü göründüğü gibi yapılacak. En küçük detayları bile görecek vatandaş. Bir vazo resmi mi koydunuz, proje bittiğinde onunsını da yapılmış olarak göreceğim.” Şehirde ilk restore edilen tarihi bina da Katolik kilisesi olmuş. Şimdi mescitler de tamamlanıyor.

Norm Ender’in “Parla”sı artık Türkiye’nin yeni marşı olmuş
Antakya’ya Saran Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran’ın davetlisi olarak gittim. Saran Anadolu’nun her yerinde spor salonları yaptırıyor. Burada 26’ncı salonunu açtı. Salonlarının hepsinin ismi Atatürk Spor Salonu oluyor. Hepsinde de çok hoş bir çocuk kalabalığı var. Açılışta bir defa daha gördüm ki, İzmirli sanatçı Norm Ender’in Cumhuriyet’in 100’üncü yıl için bestelediği “Parla” Türkiye’nin yeni “Onuncu Yıl Marşı” olmuş. Bütün merasim boyunca o marş çaldı. Ayrıca Hatay Akademi Senfoni Orkestrası’nın Oda Müziği grubu da küçük bir konser verdi. Orkestrada kızların sayısının daha fazla oluşu da çok hoşuma gitti.

Yeni kuşak valiler devletin değil, Cumhurbaşkanı’nın valileri
Törene Hatay Valisi Mustafa Masatlı da katıldı.

Depremden 20 gün sonra buraya vali tayin edilmiş. Konuştuğum Antakyalılardan aldığım hava, vatandaş valiyi seviyormuş. Çalışkan bir vali olduğu konusunda bir görüş birliği var. Konuşmasında sık sık Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atıf yapmasından anlıyorum ki, Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı sisteminin yeni kuşak valilerinden biri. Yani artık “devletin valisi” anlayışının yerini “Cumhurbaşkanı’nın valisi” anlayışı almış. Cumhurbaşkanı devleti temsil ettiğine göre, bu da olağan değil mi diye sorabilirsiniz… Ben devletin valisi kavramını ve anlayışını tercih edenlerdenim.

Valinin konuşmasında dikkatimi çeken eksiklik
Konuşmasında zelzele sonrası katkıları için Cumhurbaşkanı’na, özel şirketlere, vatandaşlara, yardın eden öteki ülkelere ve sivil toplum kuruluşlarına teşekkür etti. Ancak dikkat ettim, iki teşekkür konuşmasında da belediyelerden hiç söz etmedi. Oysa hepimiz biliyoruz ki 6 Şubat sabahından itibaren oralara devletten önce belediyeler girdi. Bunlar yalnızca CHP’li belediyeler değildi. AKP’li, MHP’li belediyeler de vardı. Nitekim şehirde gezerken gördüm, Konya ve Bursa belediyeleri hâlâ şehirde çalışıyor. Eminim diğer belediyeler de vardır.    

ETİKETLER: , , , ,
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.