İbrahim Kalın’ın Spotify performansı 400 bin üstü
Dün günüm şaşkınlıklarla başladı. Çünkü uyandığımda, üzerinde Atatürk, ay yıldız ve Türkiye haritası amblemli resmi bir mesaj beni bekliyordu. Mesajın altındaki imza şuydu: Büyükelçi Prof. Dr. İbrahim Kalın Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hiç beklemediğim bir bildiriydi. Ama asıl mesajı okuduğumda daha da şaşırdım. Aynen şöyleydi: “Büyük bir emek, çaba, sabır ve özveriyle doğru bilginin toplumun tüm kısımlarına ulaşması sorumluluğunu üstlenen değerli basın mensuplarımızın, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü tebrik ediyorum.” Demek ki bu kutlama mesajını öbür gazetecilere de göndermiş. Daha önce herhangi bir MİT başkanı, gazetecilere böyle bir kutlama mesajı gönderdi mi bilmiyorum. Ama itiraf edeyim, hoşuma gitti. Bunu iyi bir işaret olarak yorumladım.
İbrahim Kalın’ın Spotify performansı 400 bin üstü
Cuma günleri benim Spotify’a yüklenen yani müzikleri dinleme günüm. Bu mesajı aldığımda tuhaf bir his içindeydim. Birazdan anlatacağım ama cuma günü bu mesajı alınca aklıma diğer bir şey geldi. İbrahim Kalın ve benim ortak bir yanımız var. Spotify’a girip ikimizin de isimlerini yazdığınız zaman karşınıza ikimiz için de sıfat çıkacak: “Sanatçı…” Yıllar önce opera aryalarından yaptığım “Arta Kalan Zaman” albümü ile Spotify’dayım ve “sanatçı” olarak görünüyorum. İbrahim Kalın ise kendisi şahsen icracı bir sanatçı. Hem de Spotify’da 400 bin dinlenme sayısına ulaşmış bir sanatçı. “Hiç Oldum” ve “Sen Benimsin Ben Seninim” isimli müziklerinin her biri 400 binden fazla dinlenmiş durumda. Uyandığımda beni ruh halimden koparan bu sürprizi anlattıktan sonra sabahki duruma döneyim. Çünkü o farklı bir şeydi.
Dava’nın ilk cümlesini 50 yıl sonra kim değiştirdi?
Erol Evgin dün sabah beni şaşırttı. Çok şaşırttı. Spotify’a, hiç ondan beklemediğim üslupta kusursuz bir yeni müziğini yüklediler. “Öpseydin Yaralarımdan…” İlk işim Erol Evgin’e bir mesaj atıp hem kutlamak hem teşekkür etmek oldu. Çünkü çok zahmetli bir anımda Hızır yetişti bu şarkı…
Dün sabah o cümleyi okurken Erol Evgin beni çok şaşırttı
Düşünsenize, Spotify’a her cuma günü yüklenen yeni müzikleri dinlemeye başladığımda elimde Kafka’nın “Dava’sının” 1989 baskısı duruyordu. Kitap şu cümleyle başlıyordu: “Biri iftira atmış olacaktı Josef K.’ya; zira bir sabah durup dururken tutuklandı…” Sabahın aydınlığı bir anda silindi, yeniden karanlıkta kaldım.
Bu cümle, kitabın 10 yıl evvelki baskısında tamamen farklıydı
Dava’yı ilk defa 1970’li yıllarda -Fransa’da, öğrencilik yıllarımda- Fransızca okumuştum. O gün bana sürreel bir olayın süper bir sürreel edebi anlatımı olarak gelmişti. Çok büyük zevkle ve hayranlıkla okumuştum. Çok etkilemişti beni. Ama dün sabah kitabın bu ilk satırını okuduğumda irkildim. Çünkü karşımda yeni İtalyan gerçekçi sinemasının sinemaları kadar katı ve gerçek bir cümle duruyordu.
“İftira” ve “neden olduğunu bilmeden tutuklanma” sözleri yan yana gelince sihri bir anda yok olmuştu. O sürreel edebi dünyanın estetiği silinip gitmiş, geriye, yaşadığım çağın kaskatı hakikati kalmıştı. Herkesin kendini nezaret altında, her saniye yargılandığı duygusu taşıdığı ve sosyal vandalları tarafından yargılandığı bir çağın hakikati…
Mersi, çağımın yeni gerçeği sizin olsun, ben almayayım
Kitabı kapattım.
Bir satır daha okumak istemedim. Çünkü bu öykünün gerisini 50 yıl önce özgür bir çağda, özgür bir ülkede okumuştum. Belki de gerçek Kafka kainatı bugünküydü ve ben o gün, o ülkenin bana verdiği özgürlük havası içinde bunu hiç hissedememiştim. Yeni bir baskısını, yargının, özgürlüklerin, ferdi varolma haklarının yerle bir olduğu, insanların nedenini hiçbir zaman bilmedikleri münasebetlerle alınıp götürüldüğü bir çağda, bu harika kitabı, güya bir “yeni gerçekçi akım romanı” benzeri okumak içimden gelmedi. “Mersi” dedim içimden, “Çağımızın yeni gerçeği sizin olsun, ben bugünlük almayayım.” O yüzden cuma günümü çoğu zaman olduğu aynıi Cure’un “Friday I’m in Love” müziği ile açtım. Sizi siyasalların demeçlerinden, konuşan başların ve onların bir ileri sürümü “konuşan mankafaların ” son 3 yılda IQ’muzu en az 3 puan indiren “absürt gerçekliğinden” alıp daha eğlenceli bir “Wayne’s World’e” götüreyim.
Erol Evgin kendi stilinin dışına çıkmışçok hoş olmuş
Dün sabah Spotify’a beni bu Kafka aleminden koparan müzikler kondu. Birincisi Erol Evgin’in müziğiydi. “Öpseydin Yaralarımdan” onun şeklinin dışına çıkmış bir müzik. 1970’lerin müzikal sevincinden çıkıp biraz Türkiye’nin hüzünlü tarafına geçmiş. Ama çok iyi başarmış. Alkışlar Erol Evgin’e…
Ferdi Tayfur’un canlı kaydını dinlerken cenazesini anladım
Sırada tekrar dün Spotify’a konan iki canlı kayıt var. İlki geçen hafta kaybettiğimiz Ferdi Tayfur’un “Benim aynıi Sevenler” isimli müziğinin canlı kaydı… Dinlerken Ferdi Tayfur’un hiç tanımadığım bir halini keşfediyorum. Kalabalıklar içinde, onlarla direkt ilişkideyken apayrı bir Ferdi Tayfur var karşımızda… “Benim Sevenler…” Onu Orhan Gencebay’dan ayıran ve gerçek gücünü gösteren bir şarkı… Müzik olarak çok etkilendim mi? Hayır… Ama Ferdi Tayfur sosyolojisini anlamak bakımından çok çarpıcı bir müzik.
Ölümü sonrası ve cenazesinde toplanan kalabalıkları şu anda daha iyi anlıyorum.
Yalın
Yalın şu anda bize kendini tam anlatacağı yaşa geldi
Dün sabah dinlediğim ikinci canlı kayıt Yalın’dan… Yalın son üç yıldır -özellikle Covid sonrası- tam gelmesi gereken yeri buldu. Artık karşımızda kendini hem kendine hem bize ispat etmiş ve tam anlatabilen bir Türkiye sanatkarı var. Dün sabah onun Spotify’a konan “Bir Büyülü Gece” müziğinin Harbiye konserindeki canlı kaydını dinledim. Çok sevdim şarkıyı. Tıpkı Erol Evgin benzeri o da Türkiye’nin daha derin bir damarına girmiş.
Konserlerin inanılmaz yükselişi: Coldplay bütün 2025 biletlerini şimdiden sattı
Canlı müzik bilhassa Covid sonrası insan psikolojisinin yeni halinin en çarpıcı özelliklerinden biri. Eğlence dünyasının 2025 beklentilerine baktım.
Coldplay 2025’te 90 bin kişilik Londra Wembley stadında vereceği 10 konser için daha şimdiden sold out olmuş. Yani bütün biletler satılmış. Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük online konser bilet satıcısı Live Nation daha Kasım ayında 2025 konserleri için 20 milyon bilet satmış.
Abu Dabi’ye ikinci Las Vegas Spher’i yapılıyor
Sadece konserler değil.
İnsanları bir araya getiren her cümbüş cinsine fevkalade bir talep var. Broadway, yılbaşı döneminde acayip iş yaptı. Las Vegas’ta açılan ve dünya cümbüş anlayışında paradigmayı değiştiren Sphere o kadar tesirli oldu ki, şu anda bir eşi Abu Dabi’de yapılacakmış. Geçtiğimiz yıllarda iflas noktasına gelen Cirque du Soleil, kendini toparladı ve Covid öncesi satışlarına ulaştı. Spotify da durmadan sanatkarların eski canlı kayıtlarını yeniden yayınlıyor. Dün sabah Spotify’a konan bu iki müzik, benzer tesirin Türkiye’de hissedildiğini gösteriyor.
Sıkı durun, çok sıkı bir Orta Doğu müziği dalgası geliyor
Tekrar müziklere ve trendlere dönüyorum.
Sıkı durun, bütün dünyada bir Orta Doğu ve Arap müziği dalgası geliyor. Hizbullah’ın gücünün azalması, Lübnan’ı o eski, canlı, cıvıl cıvıl günlerine götürür inşallah. Önceki gün seçilen yeni Cumhurbaşkanı ülkeyi toparlayabilirse, Beyrut tekrar Doğu Akdeniz’in ışıltılı, göz kamaştırıcı cümbüş merkezi haline gelebilir.
Her hafta Fairuz müziklerinden birinin enstrümentali geliyor
Spotify 3 haftadır her Cuma Lübnan’ın büyük sesi Fairuz’un en hoş müziklerinin enstrümantal versiyonlarından yapılmış bir albümün bir müziğini gönderiyor benim şahsi hesabıma. Dün de Fairuz’un en sevdiğim müziklerinden biri olan La’inta Habibi’nin enstrümantal versiyonunu koydular. Muhteşem müzisyenler… Muhteşem bir icra… Dinlemeye doyamadım.
Molla cehenneminden çıkmış bir İranlı şarkı
Son günlerde dikkat alanıma giren bir müzisyen de İranlı sanatçı Parasto Anmadi… Dün ondan gelen müziğin ismi “Mara Beboos.” O da canlı kayıt… Demek ki bütün dünyada canlı kayıtlara karşı global bir ilgi yükseliyor.
Mollalar rejimi insanları istediği kadar Kafka’nın hapishanelerine sokmaya çalışsın. Bu ülkenin insanları ya kendi ülkelerinde ya sürgünde büyük bir milletin sesini yükseltmeye devam ediyor.
İzmir’in Kübana kulübünden fırlamış mükemmel bir şarkı
Beni geçmişin kara deliklerine çeken nostaljilerden kaçmak istiyorum. Ama her seferinde bir müzik o geri dönülmez delikten kaçmış bir ışık gibi beni yakalıyor. Spotify’a dün sabah yüklenen müziklerden biri de “Piel Canela…” Kamerun doğumlu Amerikalı müzisyen Richard Bora ile Kübalı bestekar ve caz piyanisti Alfredo Rodriguez’in birlikte söylediği kolay bir Latin müzik. Gel gelelim beni aldı İzmir yıllarıma, 1960’ların ilk yıllarına, Fuar’daki Kübana ve Mogambo kulüplerine götürdü. İzmir burjuvazisinin çağdaş güçlü erkeklerini, hoş bayanlarını gördüm.
Hayatımın gerçek ritmi hep bu bossa nova jazz oldu
Kahramanlar’dan gelen personel çocuğu olarak kulüplerin duvarlarına tırmanıp içerdeki ışıltılı dünyayı imrenerek seyrettiğim o anlarda hayal ettiğim şeyler işte bu şarkıdakininsıydı.
Bossa Nova Jazz… Hayatımın hiç değişmeyen ritmi yani. Allegro ma non troppo… Hızlı ama o kadar değil… Arkasından geceyi kapatmak için, o hoş bayanlardan birine sarılarak dans… Birkaç yıl sonra Mama’s and Papa’s’ın hayatımıza sokacağı şahane müzik “Dream a Little Dream Of Me’nin” dün çıkan yeni versiyonu… Nenei söylüyor… Ve sonunda bugünün Türkiye’sine dönmek için dünkü yeni Spotify müziklerinden biri… Mavi Gri’den, “Bana Müsde…”
Solcuların, sağcıların, Nazilerin en sevdiği kelime
Bütün bunlardan sonra tekrar “Dava’ya” dönüyorum… Gençliğimden beri beni irkilten, korkutan bir söz “Dava…” Solcu arkadaşlarım çok severdi o yıllarda. Onlardan önce Hitler sevmişti aynı kelimeyi. Dava…. Hepsinin gerisinden koştukları, uğruna öldükleri, öldürdükleri, mahpuslarda çürüdükleri, diğerlerini mahpuslarda çürüttükleri “yüce” bir davası var. Biraz kazıyınca hepsinin altından“dava” çıkıyor… Bağnazlaştırılmış bir ideoloji, fanatikleştirilmiş bir kör inanç, sertleştirilmiş bir nefret… Hepsinin bize vadettiği dünya, Kafka romanının ilk cümlesi: “Biri iftira atmış olacaktı Josef K.’ya; zira bir sabah durup dururken tutuklandı…” İşte o nedenle bugünlerde Kafka romanı okumak yerine Spotify’da yeni çıkan müzikleri dinlemek, konserlere, tiyatrolara, şovlara, maçlara gitmek daha uygunlaştırıcı bir şey.