HEDEP’li Öztürk: Dışişleri Bakanlığı’nın MSB’nin bir alt ünitesi olduğundan kuşku etmiyor değiliz
HEDEP Diyarbakır Milletvekili Berdan Öztürk, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın bütçe teklifi üzerindeki görüşmelerde; “HEDEP olarak bazen, Dışişleri Bakanlığı’nın Ulusal Savunma Bakanlığı’nın (MSB) bir alt ünitesi olduğundan kuşku etmiyor değiliz. Zira bilhassa bu iki ülke başlığında yürüttüğü neredeyse bütün fliyetler MSB için operasyon tabanı arayışından öteye gitmemiştir. Bu operasyonlar da tesadüfü olmayan bir şekilde Kürtlerin yaşadığı coğrafyada yürütülmektedir. AKP düzleminde ilerleme kat edilen AB’ye tam üyelik süreci bugün durma noktasında” dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, bugün; Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) Başkanlığı Türk Akreditasyon Kurumu ve AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı’nın 2024 yılı bütçe teklifleri görüşülüyor. Görüşmede HEDEP Grubu ismine söz alan Diyarbakır Milletvekili Öztürk, özetle şunları kaydetti:
“Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, yani 100 yıllık süreçte demokrasi ve özgürlüklerin bu ülkeye yerleşememesi nedeniyle en temel sıkıntılar giderek daha travmatik ve yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır. Yalnızca ülke içinde darbeler, kutuplaşmalar, çeteler, emek sömürüsü ve daha birçok çok önemli problemin temelinde Kürt meselesinin çözümsüzlüğündeki ısrarlı tavır çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Diğer yandan bölgesel krizlerde Türkiye’yi tahlilin değil de sorunun bir kesimi haline getiren yaklaşım esas alınmakta ve bu bağlamda Kürt halkının statüsüzlüğünün devamında ısrarcı olan ‘güvenlik politikasının’ devlet stratejisinin merkezine alınması söz mevzusudur. Yani Kürt anasını göremesin diye tüm Türkiye, içeride sefalete sürüklenirken, diğer yandan da bölgesel savaşların içine çekilmekte ve insani krizlerin müsebbibi haline getirilmektedir. Bugün Kürt probleminin barışçıl tahliline yanaşmamak tersine askeri metotlarla inkâr etme durumu Bakanlığı’nızın asıl maksatlarında sapmaya neden olmaktadır. Bilhassa son 10 yıldır Bakanlığın izlediği ve izlemeye devam ettiği dış siyaset, biraz önce bahsettiğim çerçevenin dışına çoktan çıkmış durumda. Bugün Dışişleri Bakanlığı, külliyen Kürt karşıtlığı, Kürt düşmanlığı üzerinden fliyetlerini yürütmektedir. Bu zıtlık, istisna değil. Artık Bakanlığın süreklileşen bir siyasetine dönüşmüştür. Bakanlığın siyasetlerine modül kesim göz atıp fotoğrafı birleştirdiğimizde Kürt düşmanlığı inkâr edilemeyecek derecede görünür olacaktır.
“Suriye’de milyonlarca sivil yalnızca nefes almak için mücadele ediyor”
Bugün Suriye ve Irak’ta yaşanan siyasi istikrarsızlık, bölgesel çatışmalar bütün Suriye ve Irak halklarını derinden etkilemeye devam etmektedir. Bu iki ülkedeki insanlar muhtaçlıklar piramidinin en altında olan nefes alma seviyesindeler. Yoksullukla, temel gereksinimleri bir kenara bırakın bilhassa Suriye’de milyonlarca sivil yalnızca nefes almak için mücadele ediyorlar.
“AKP düzleminde ilerleme kat edilen AB’ye tam üyelik süreci bugün durma noktasında”
HEDEP olarak bazen, Dışişleri Bakanlığı’nın Ulusal Savunma Bakanlığı’nın (MSB) bir alt ünitesi olduğundan kuşku etmiyor değiliz. Zira bilhassa bu iki ülke başlığında yürüttüğü neredeyse bütün fliyetler MSB için operasyon tabanı arayışından öteye gitmemiştir. Bu operasyonlar da tesadüfü olmayan bir şekilde Kürtlerin yaşadığı coğrafyada yürütülmektedir. AKP düzleminde ilerleme kat edilen AB’ye tam üyelik süreci bugün durma noktasında. Size, ‘Bunun nedeni nedir’ diye sormaya gerek duymuyoruz zira yanıtınız belli: ‘AB bizi oyalıyor’. hakikatin o denli olmadığını sizin dışınızda herkes görüyor. Bize göre, sizin de buyruğu altında olduğunuz bu siyaset AB’ye tam üye olmak istemiyor. Tamamen bağlantıyı sona erdiren taraf olmak da istemiyorsunuz. O yüzden, bağ arafta kalmış durumda. Üye olmak istemediğinizin sebebine gelirsek; Kürt problemidir. Biliyorsunuz ki, Türkiye tam olarak demokratik unsurlarla yönetilen bir devlet olduğunda Kürt sıkıntısının çok önemli bir kısmı doğallığından çatışmasız, şiddetsiz bir şekilde çözülmüş olacak. aynı şekilde, Kürt düşmanlığı, hükümeti ülkenin demokratikleşmesine bile müsde etmeyecek bir konuma soktuğu gibi bütün Türkiye halkları demokratik hak ve özgürlüklerden de yoksun bırakılmıştır.
“İsveç’in NATO’ya üyelik sorununu dahi Kürt düşmanlığı üzerinden kuruyorsunuz”
AB’nin ‘Türkiye hukuksal mevzuatlarında ve bilhassa de Terörle Mücadele Kanun’unda (TMK) bir sorun var. Ucu çok açık ve herkesi kapsıyor’ ikazlarına karşın bu maddeyi değiştirmemekteki ısrarınız bütün Kürtlerin potansiyel bir ‘terörist’ olarak kalmasını istemenizdendir. fakat dediğim, Kürt düşmanlığı yalnızca Kürtleri değil, artık bütün Türkiye vatandaşlarını potansiyel bir ‘terörist’ haline getirmiştir. İsveç’in NATO’ya üyelik sıkıntısını dahi Kürt düşmanlığı üzerinden kuruyorsunuz. İsveç Anayasası’nın ve terörle ilgili bütün maddelerinin şu an Türkiye’de uygulamaya soktuğunuz TMK maddelerine benzemesini istediniz. Nereden mi anlıyoruz bunu? TMK maddesinden mağdur olan Ragıp Zarakolu’nun iadesinden tutalım Türkiye Cumhuriyeti ile hiçbir ilgisi olmayan İsveçli Kürt bir parlamenterin iade talebinizden anlıyoruz.
“Esad ile verdiği yan yana fotoğraf sanırım yaşadığınız krizi açıkça ifade etmekte”
‘Her şeyi kaybederim ama Kürtlerin kazanımı olmasın’ niyetiyle Soçi ve Astana’da kaybettikleriniz oldu. Bunların elbet en kıymetlisi ise sabah akşam televizyonlarda etmediğiniz hakaret kalmayan Esad ve temsilcileriyle yeni görüşme kanallarının açılması oldu. Rusya’da düşük seviye görüşmeden sonra geçtiğimiz gün sayın Erdoğan’ın Esad ile verdiği yan yana fotoğraf sanırım yaşadığınız krizi açıkça ifade etmektedir. Biz elbette Esad ile görüşmenize karşı değiliz. Karşı olduğumuz şey Kürt karşıtlığı merkezli bir müzakere yürütme isteğinizdir.”