“Terk etmeyeceğiz! Terk etmeyeceğiz! Terk etmeyeceğiz!”
New York’ta devam etmekte olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun ikinci gününde sabah oturumunda, tarihte ilk defa Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap etme fırsatı verilen Filistin Devleti’nin Başkanı sıfatıyla Mahmud Abbas, konuşmasına, üç defa tekrarladığı bu sözlerle başladı. “Filistin bizim kalacak. Terk edecek olan birileri varsa o da orayı işgal etmekte olan gaspçılardır” diyerek İsrail’i Filistin’de yasadışı bir biçimde Yahudi yerleşimleri ve “yerleşimci çeteleri” yaratmakla suçladı. “İsrail’le savaşmıyoruz, savaşamayız ve savaşmak da istemiyoruz…fakat çocuklarımızın, bayanlarımızın ve ailelerimizin korunmaya ihtiyacı var” diyen Abbas, konuşmasında hangi taraftan olursa olsun sivillerin öldürülmesini lanetlediğini ve tutsakların derhal serbest kalması gerektiğinin altını çizdi. Koşullar sağlandığında genel seçim yapılabileceğini söyleyen Mahmud Abbas “Ancak geçmişte İsrail Kudüs’te bu türlü bir seçimin yapılmasına pürüz oldu” dedi.
BM Genel Kurulu’ndan izlenimler: Dünya başkanları kime ve neye hizmet eder?
İki devlet olarak barış, dirlik ve güvenlik içinde yanyana yaşayarak hem İsrail’i hem de Filistin’i koruyacak bir tahlil istediklerini söyleyen Abbas, konuşmasında “savaşın sonraki günü” isimli bir hareket planı da açıkladı. “Kabul edebilirsiniz ya da değiştirebilirsiniz; hepsi kabulümüz” dediği bu plan ana sınırlarıyla şu şartların sağlanmasını koşul koştu: “Kalıcı bir ateşkes; Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yasadışı yerleşimcilerin yarattığı terörün ve taarruzların bitmesi, Gazze’de insani yardımın hemen, organize biçimde ve yeteri ölçüde sağlanması, İsrail’in Gazze’den tam geri çekilmesi; tampon bölgelerin olmaması. Gazze’nin içinde ve dışında zarurî göçün son bulması; Gazze ya da Batı Şeria’daki Filistinliler’in topraklarından edilip Ürdün ya da Mısır’a sınır dışı edilmemeleri, UNRWA ve diğer insani yardım kuruluşlarının İsrail’in ataklarından korunması, Filistinliler evine dönene dek kendilerine siyasi ve finansal yardım sağlanması, İşgal edilmiş topraklarda yaşayan Filistinliler’e uluslararası muhafaza sağlanması, Filistin Devleti’nin yetki alanının Gazze’yi de kapsaması ve evvelden olduğu gibi bilhassa Mısır ve Filistin arasındaki Rafah sınır kapısının denetimi de dahil olmak üzere tam yetkili kabul edilmesi, Uluslararası dayanakla ve ulusal ıslahat dahilinde Gazze’nin ve Filistin topraklarındaki altyapının yeniden inşası, İsrail tarafından yerle bir edilen kurumların yeniden canlandırılması, Filistin Devleti ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün tüm Filistin topraklarında (Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze) yaşayan Filistinlilerin tek ve yasal temsilcisi kabul edilmesi; bunun için gerekirse bir genel seçim yapılması, Filistin Devleti’nin BM üyeliğinin resmi olarak tanınması için olabilecek en büyük uluslararası takviyenin sağlanması, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail ile ilgili açıkladığı tavsiye kararının tam olarak uygulanması ve buna göre İsrail işgalinin 12 ayda sona erdirilmesi, bu kararın uygulanması ve iki devletli tahlilin tasisi için bir yıl içinde BM nezdinde uluslararası bir barış konferansının düzenlenmesi, İsrail ve Filistin devletlerinin arasında görev yarak güvenliği sağlayacak Uluslararası Barış Gücü’nün tesisi.” İsrail Devleti’ni tanıdıklarınıfakat İsrail’in Filistin Devleti’ni tanımadığını hatırlatan Abbas, Filistin Devleti’nin yıllardır ısrarla talep ettiği BM üyeliğinin artık verilmesini istedi. Kendi ülkesinin şu an hitap ettiği Genel Şura sıralarında temsil edilen 194 ülkeden hiçbir eksiği olmadığını savunan Mahmud Abbas, “Toprağımız, yetkimiz, insanımız, kültürümüz, bilgimiz, herşeyimiz var” sözünü kullandı.. Kısa bir süre içinde Gazze’ye gideceğini açıklayan Mahmud Abbas dünya önderlerini gerçekleri görmek ve Filistinliler’le dayanışma için bu ziyarette kendisine eşlik etmeye davet etti.
“Filistin her şeye karşın özgür olacak. Halkımız cetlerinin 6 bin yıldan beri yaşamakta olduğu topraklarda yaşamaya devam edecekler” diyerek kararlılıklarını ortaya koydu.
İsrail’in BM üyeliğini de sorgulayan Abbas, İsrail’in 1948’de BM’e üye olmak için kendisinde kural koşulan fakat İsrail’in reddettiği Filistinli mültecilerin” topraklarına geri dönme hakkı”na sadık kalmadığını söyleyip İsrail’in şu an Filistin halkına uyguladığı soykırım nedeniyle BM üyesi olmayı hak etmediğini savundu.
Bu şikayetlerini BM’e ileteceklerini söyledi.